9 Ekim 2008 Perşembe

Hayatın tarifi

Farkında olmalı insan...

Kendisinin, hayatın olayların, gidişatın farkında olmalı. Farkı fark etmeli, fark ettiğini de fark ettirmemeli bazen...Bir damlacık sudan nasıl yaratıldığını fark etmeli.

Anne karnına sığarken dünyaya neden sığmadığını ve en sonunda bir metre karelik yere nasıl sığmak zorunda kalacağını fark etmeli.

Şu çok geniş görünen dünyanın, ahirete nispetle anne karnı gibi olduğunu fark etmeli.

Henüz bebekken 'Dünya benim!' dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu,ölürken de aynı avuçların 'her şeyi bırakıp gidiyorum işte!' dercesine apaçık kaldığını fark etmeli.

Ve kefenin cebinin bulunmadığını fark etmeli. Baskın yeteneğini fark etmeli sonra.
Azraillin her an sürpriz yapabileceğini, nasıl yaşarsa öyle öleceğini fark etmeli insan
Hayvanların yolda , kaldırımda , çöplükte ama kendisinin güzel hazırlanmış mükellef bir sofrada yemek yediğini fark etmeli.

Yaratılmışların en güzeli oldu ğunu fark etmeli ve ona göre yaşamalı.
Gülün hemen dibindeki dikeni dikenin hemen yanı başındaki gülü fark etmeli.

Evinde kedi,köpek beslediği halde çocuk sahibi olmaktan korkmanın mantıksızlığını fark etmeli.

Dolabında asılı 25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini ama arka sokaktaki komşusunun o beğenilmeyen gömleklere muhtaç olduğunu fark etmeli.

Zenginliğin ve bereketin sofradayken önünde biriken ekmek kırıntılarını yemekte gizlendiğini fark etmeli.

Annesinden doğarken tertemiz teslim aldığı gırtlağını ve aşırı beslenme yüzünden sarkan göbeğini fark etmeli, fark etmeliyiz çok geç olmadan.....

Ömür dediğin üç gündür,dün geldi geçti yarın meçhuldür...
O halde ömür dediğin bir gündür,o da bugündür.... Can Yücel'den !!!





Windows Live Mail'i ilk deneyenlerden olun. Windows Live Mail.

E-posta ile gönderilenler








MSN Spaces ile web günlüğünüze doğrudan e-posta gönderin. Fıkraları, fotoğrafları ve daha fazlasını karşıya yükleyin. Ücretsiz! Ücretsiz!

5 Ekim 2008 Pazar

İlk Önce Beni Oku !!!


Hoşgeldiniz...

Muhterem Ziyaretçilerim,
Bu Sitede sergilenen bilgi ve belgelere genel olarak baktığınızda, ilk anda size anlamsız gelebilir.

Normal beklentileriniz doğrultusunda: Eğlenceli ve güncel olaylar hakkında sizi doyurabilecek bir ortam olmayabilir.

Bunları bildiğim halde, bu zahmete katlanarak, hayatımın son üç yılını sizinle paylaşmak istedim.
Sıradan bir Öğretmen olarak, son yıllarda benim başıma gelenler, pişmiş tavuğun başına gelmemiştir -:))) diyorum.

Hiçbir, ele alınacak neden olmadan, görev yerimin değiştirilmesini içime sindiremedim ve iki senedir emekli olmama rağmen hala sindiremiyorum...

Haksızlığa uğrama düşüncesi, gece gündüz demeden hala aklımı kurcalıyor ve zaten “bozuk” olan sağlığımın daha da bozulmasına neden oluyor.

Sözün kısası:
Bu Blog'um vasıtasıyla yaşadıklarımı Sizinle:
- Arkadaş ve dostlarımla,
- Önceki Okulumda Öğretmen arkadaşlarımla ve İdarecilerle,
- Sonraki Okulumda Öğretmen arkadaşlarımla ve İdarecilerle,
- Hukuk Fakülte Eğitim Görevlileri ve Öğrencileriyle,
- Bazı Avukatlar, Hakimler ve Yetkililerle,
- İnternet arkadaşlarımla ...
paylaşarak, eğrileri, doğruları görmeniz ve bilmeniz için bulunduğum bir girişimimdir.

Sizin, Adalet ve Yardımseverlik duygularınızla ve yorum kabiliyetinizle katkıda bulunmanızı cani gönülden beklerim..........

“Paylaşılan acı yarım acıdır!" demişler…Ben buna inanıyorum…
Not: Bu Blog ANA Blogumdur! Diğer Bloglarıma, ekranın sol üst tarafında bulunan, "Blog Listem" başlığı altındaki linklere tıklayarak ulaşılabilir!!!

Blog'um nasıl kullanılabilir? Yardım:
Bilgi edinme ve İnceleme yapmanın kısa ve uygun yolu:

1. Blog açıldığında, pencerenin sol-üst bölgesinde bulunan Profilimin hemen altında “Özetle” başlığının altındaki linkleri sırası ile tıkladığınızda ilgili konu grupları karşınıza gelecektir.

2. Aynı bölgede bulunan “Atamamı Etkileyen Belgeler” linkine tıklandığında açılan pencerede söz konusu o meşhur altı adet belgelerin linkleri bulunmaktadır. (Tüm belgelerdeki isimler ve adresler özellikle silinmiş durumdadırlar....şimdilik. )

3. Resim formatında olan bilgi ve belgelerin üzerilerine tıklandığında normal boyutlarına ulaşırlar ve okunmaları- incelenmeleri kolaylaşır.
4. Kısa yoldan bilgi edinmek isteyenler için, amacına uygun link tavsiye edilir."Özetle" başlığının en alt tarafında "Kısa yoldan bilgi edinin." linki uygundur. (zamanı kısıtlı olanlar için :)))
5. Aynı konuda, Milliyet Blog'daki yazılarımı da okumanızı tavsiye ederim.

EK 32 (11.11.2005) İl MEM'nün OLUR istemli yazısı


1. Üstteki yazı, Şikayet dilekçesindeki altları çizilmiş olan kısımlardan alıntılarla oluşturulup, doğruluk derecelerine hiç de bakılmadan yazılmıştır.


2. Sözde gizlilik ilkesi gerekçesiyle, sanık Öğretmenin düşüncelerinin de alınmasına ihtiyaç duyulmadan düzenlenmiş bir yazı. (Nasıl olsa Müfettiş doğruları eğrilerden ayıklar düşünesiyle olabilir?!)


3. Soruşturmacı olarak görevlendirilme teklifinde bulunulan Müfettiş, bu işin üstesinden gelemediği ortada. Soruşturma Tekniklerine uymadan, usulüne uymadan, İnceleme safhasını geçmesi mümkün olmayan bir sorgulamayı, konu ile ilgisi olmayan tanıkların ifadelerini alarak baltayı taşa vurmuştur.
<<<>>>
<<<>>>


Müfettişin raporundaki teklifler:


Tekliflerde dört iddia görünüyor.
Bu dört iddiadan üçünü zaten Müfettiş kendisi çıkarmış. Elde kalan Öğrencilerle ilgili olan birinci iddia. Yani matematiksel olarak şöyle ifade edelim: 4-3=1Derslerine girmediğim öğrencilerin ifadelerinin alınmasıyla bu bir iddia da çıkarıldıktan sonra ne kalıyor???
4-3-1= 0 (Sıfır)İnanılması zor ama ... Sıfır iddia ile,
1. Aylıktan kesim cezasının en-ağır olanı teklif ediliyor. Aynı zamanda, yaşıma, hastalıklarıma ve kıdemime hiç de uygun olmayan:
2.Görev yerimin değişririlmesi teklifi getiriliyor ve aynen UYGULANIYOR?!?!






Müfettişin teklifi doğrultusunda çıkarılan ve
Hayatımı karartan Yer Değiştirme Kararnamesi




1.Düzenleme tarihi: 13.02.2006


2. Atama nedeni: Soruşturma


--Hangi iddialara göre: 0 (sıfır)


--Hangi belgelere göre: 0 (sıfır)


3.Yeni okulda: Norm Kadrosu Fazlalığı


4.Atananın Sicil durumu: Çok İyi


5.Atananın yaşı: Emeklilik noktasına gelmiş ve geçmiş.


6.Atananın kıdemi: 36 yıl





"Edepsizliğin başladığı yerde Edebiyat biter." Mehmet Akif Ersoy




Benim küfürlü edebiyatım olmadığı için maalesef birşey diyemiyorum...



Müfettişin teklifi doğrultusunda, Disiplin yönüyle
yürütülen 2.Soruşturma sonucu verilen CEZA




Bu CEZA İdari Mahkeme tarafında İPTAL edildi ve kesilen miktar faiziyle birlikte hesabıma yatırılmıştır.








<<<>>








Müfettiş raporunun Tahlil ve Münakaşa bölümünden alıntı:



Hangi durumuma göre?
Yaşıma göre uygun bir okula mı?
Kıdem’ime (36) göre uygun bir okula mı?
Hastalıklarıma (İki By Pass ameliyatı v.s. ) göre uygun bir okula mı?
Eşimin hastalıklarına (Ağır Beyin kanaması v.s.) göre uygun bir okula mı?
Türkiye Cumhuriyeti’nin neresinde var böyle bir okul?
Bay müfettiş (ve ekibi), Soruşturma Teknikleri konusunda bilgisinin ve Türkçesinin yetişebildiği yere kadar “yazmış” fakat sonrasını hiç de düşünmemiş.
Müdürle ikisinin “cahil”liklerinden dolayı (birkaç bürokrat dahil) üç kusur senedir kendimi çalışma odama mahkum ettim. Öyleleri vardır ya, yüzüne sebepsiz tükürenlere: “Yarabbi şükür. Yağmur yağıyor.” derler. Benim böyle bir anlayışım olmadı ve olamazda….kişisel özellik…Ne yapabilirim? Böyle durumlara “boş ver” diyemiyorum işte. Bu yüzden savaş alanını terk etmeyi hiç de düşünmüyorum.
Müfettişler Soruşturmaların gidişatını “yukarıdan” gelen talep doğrultusunda istedikleri yöne çevirebiliyorlar. Yaptıkları işin Adaletle ilgisi olmayabiliyor. Bunun nedeni de Yasaların onları koruduklarını bilmeleridir. Yani kendileri sadece Teklif getirebiliyorlar, soruşturulanın Amiri ise Uygulayabiliyor.
Böylelikle, bütün sorumluluk Valilik Makamına yüklenmiş olmuyor mu?
Müfettiş “birilerinin” isteği doğrultusunda çalışıyorsa ve sonunda problem çıkmıyorsa….ondan iyisi yok…ama bu sefer, göründüğü gibi problem çıktı. Adaletli ve Soruşturma Tekniklerine uyulmadığı için problem çıktı….
Soruşturmaların birkaç püf noktası var….bu da onlardan en önemlisi. Diğerlerinden de yeri geldikçe bahsetmeyi düşünüyorum.

<<<>>>
Şikayet yazısında, Soruşturma Raporunda (yukarıda altı kırmızı renkle çizilmiş...) İfadelerde v.s. 10-K Sınıfı Öğrencilerle yaşanan problemlerden bahsediliyor....ve bu ifadeye dayanarak, Medyumluğa (münecimliğe) soyunmuş Müfettiş. İleride benzeri problemlerin yaşanması ihtimali olduğundan, görev yerimin değiştirilmesi teklifinde bulunuyor.....

İşte söz konusu olan, hiç derslerine girmediğim ve olumsuz ifadeleri alınan Öğrenciler hakkında belgeler....


10-K Sınıf listesi






Olumsuz ifadeleri alınan Öğrenciler listede belirlenmiş durumda.
Soruşturma Tekniklerinde belirtilen: "Derslerine girdiği Öğrencilerin ifadeleri alınması gerektiğinde, belirli bir düzene göre olmalıdır. Mesela: Listeden 3, 13, 23 gibi."....buna da uyulmamıştır. Hiç derslerine girmediğim öğrencilerin ifadelerinin alınması, ortada art niyet olduğunu göstermiyor mu?







10-K Sınıf Dersleri





Adımı Soyadımı burada vermemde bir mahsur yoktur sanırım. (mecburen)
Necip Mesut - böyle bir isim listede mevcut değil.......













Haftalık Ders Programım....







10-K Sınıf Öğrencileriyle ilgilenme görevi tarafıma verilmediği ortada.














Kedi--------------------------------fare





























Fare-------------------------kedi




Adaleti bulamayanların son çaresi böyle mi olmalı ???????????????
Adalet sistemi bunun için var değil mi????

Not: Daha teferruatlı bilgi edinmek isteyenler için:

1. Sayfanın sol üst bölgesindeki "Özetle" başlığının altında bulunan

alt başlıkları sırasıyla tıklamaları yeterli olacaktır.

2. Ayrıntılı İnceleme yapmak isteyenler, yine sayfanın sol üst bölgesinde

bulunan, "Belgeler Konuşuyor" link'ine tıklamaları gerekiyor.

EK 31 (03.10.2005) İlçe MEM'nün Sor. istemli yazısı


EK 31 (03.10.2005 tarihli) İlçe MEM’nün Soruşturmacı istemli yazısı tıkla

İlçe MEM müdürün Şikayet yazısını aldıktan sonra çareyi, İl MEM’ne yazı yazarak, soruşturmacı istemekte buldu.
Neden o zaman, 25.03.2002 tarihinde Yazılı Şikayet Dilekçemle soruşturmacı istediğimde, aynı yol izlenmedi?
Demek, İlçede Soruşturma hizmetlerinde çalışan memurun bana söyledikleri doğruymuş…?!
24.02.2006 ( cezaların tebliğ edildiği) tarihinden bir hafta önce İlçe MEM’ne uğradığımda, yetkili memura:
-- “Suçlamaların kaynağını teşkil eden belgeleri istiyorum. 10 gün süre içerisinde sizin istediğiniz Savunmamı yapabilmem için, onlara ihtiyacım var”
-- “Veremeyiz” cevabını aldıktan sonra, sordum:
-- İlçe MEM ne iş yapıyor?
-- “Biz aracı Kurum’uz. Okul Müdürleri ve Müfettişler ne diyorlarsa biz onu uygularız”….?!
-- Peki, Müfettiş: “ x öğretmen idam edilsin! Teklifini getirirse, bunu da mı aynen uygulayacaksınız?”
-- “O kadar da değil.”
-- “Sınırı nerede bu tekliflerin?”
-- Cevap yok….
Benzeri görüşmelerimi ileride takdirinize sunmaya devam edeceğim.

Soruşturma Raporunun bir nüshası ellerinde olduğu halde “veremeyiz” dediler. Büyük caba sarf ederek, köpek ağzından kemik almaktan daha zor olmasına rağmen, fotokopisini ancak 08.05.2006 tarihinde alabildim.

Almasına aldım da, çok geç oldu. Olayların bu kadar sarkmasına neden oldu….daha nelere mal oldu bir bilseniz…
EK 31


EK 30 (28.09.2005) Müdürün Yazılı Şikayeti


EK 30 (28.09.2005 tarihli) müdürün Şikayet dilekçesi tıkla

Yukarıda sözü geçen iki belge (EK 29- Mazeret izin kağıdı ve EK 28- Tutanak), 22.09.2005 tarihinde düzenlenmelerinden sonra, bir hafta sonra 29.09.2005 tarihinde yazılan Şikayet yazısında: “22/09/2005 günü dersi olduğu halde okula gelmemiştir ve atölye öğretmenleri rapor tutmuş…” ibaresinin yer alması çok tuhaf değil mi?

Aynı şekilde, 22.09.2005 sabahı, eşimin hastalık durumu hakkında kendisini bilgilendirmeme rağmen, bir hafta sonra yazdığı Şikayet yazısında: “…kendisine duyurulduğu halde 06/09/2005 günü saat 10.00 daki sene başı öğretmenler kurulu toplantısına yalnız …(NM)….. gelmemiştir ve bir mazerette bildirmemiştir.” İbaresinin yazılması yine tuhaf değil mi?

Üstelik, Müfettiş Raporunda, bu iki iddia hakkında: “….herhangi bir işlem tayinine gerek olmadığı;” tespitinden sonra her yeterince net değil mi? Bu yazıyı yazandan hiç mi hesap aranmayacak?

O zaman,bu iki iddia Şikayet yazısında olmasaydı ne olurdu? Soruşturma açılmazdı ve Kararname çıkmazdı. Çünkü, iddialar listesinde sadece bu iki iddia somut nitelikte olanlardır. Diğerleri tamamen soyut ve asılsız oldukları görünmektedir.

Yazının ilk paragrafında, 08.05.2001 yılına dönerek, kendi kalesine gol attığını hiç de düşünmemiş arkadaş. Bu yazı benim Dizi Pusulamda EK 3 ile belirtilmiştir:
Orijinal “Kişiye Özel” yazıdan alıntı:





Bu yazının şu özellikleri var:
1.Müdürle aramızdaki husumetin başlamasına neden olmuştur.
2.Başka bir Öğretmenin ders ziyaret sonucunu bildiren yazı bana verilmesi. (kendisinin ne yaptığını ve ne yazdığını bilmediği bir zamana rastlaması…?!)
3.Ne Sınıf(11-N), ne Ders( Meslek Teknolojisi), ne de konu (Vites kutusu) benimle ilgisi olmaması. Haftalık Ders Dağılım Çizelgemde söz konusu olan Sınıfın olmaması.

Yazı tarafıma tebliğ edildikten sonra defalarca odasına giderek yapılan hatanın düzeltilmesini istedim. Bu konuda ısrarımı yanlış anladı ve amansızca takibime başladı.
Üstelik hiç utanmadan Şikayetinde bu yazıdan bahsediyor?! Hem suçlu hem güçlü ?!

Senelerdir Öğrencilerin yazılı kağıtlarını değerlendirirken bazılarına sinirleniyordum. Neden bu öğrenciler 11. sınıfa kadar gelmişler, hala Türkçeyi (ana dili) öğrenmemişler diye. Biri yüz’e böl dediğimde: Bir yüz’e nasıl bölünür hocam, bir yüz’den daha küçük değil mi? Cevabını veren öğrenciye boşuna sinirlendiğimi hasmım Okulumuzda göreve başladıktan sonra anladım.
Eğer bir müdür bu ve benzeri resmi yazılar yazıyorsa ve yetkililer bunları görmemezlikten geliyorlarsa, vay Milli Eğitimin haline !!! (Ayrıntılar başka zamana ve yere kalsın…)

İlk Kurul toplantıların birinde:”Benim ne yapabileceğimi siz tahmin bile edemezsiniz” demişti. Benim gibi birçok kişinin canları yananlar bu sözlerin ne anlam taşıdığını geç de olsa anladık. Fakat:“Adalet topaldır, ağır,ağır yürür, ama er veya geç hedefe ulaşır” demişler ya.
Ben de onu beklemeye devam ediyorum. Sadece beklemiyorum. Elimden geldiği kadar tecelli etmesi için işbu açıklamalarımla ilgililere yardımcı olmaya çalışıyorum.

<Suskunluğum asaletimdendir.
Her lafa verecek bir cevabım var elbet
Lakin bir lâfa bakarım laf mı diye,
Bir de söyleyene bakarım adam mı diye>>

EK 29 (22.09.2005) "Mazeret İzni"


EK 29 (22.09.2005 tarihli) Mazeret İzin kağıdı tıkla

Aynı gün, saat 9:30 dan 10:30 a kadar müdürlükte eşimin sağlık durumu hakkında (Ağır Beyin kanaması geçirmesi;) ayrıntılı bilgi vermem hiç de işe yaramamış.

Mazeret İzin Kağıdı yaklaşık bir saat görüşmemizden sonra, müdür tarafından onaylanmış olmasına rağmen, lehime kullanılması gerekirken, aleyhime kullanılmıştır. Neden???

EK 29




EK 28 (22.09.2005) "Tutanak"


EK 28 (22.09.2005 tarihli) Tutanak tıkla

Sahte ve hiçbir anlamı olmayan bir tutanak.

Aynı gün öğleye kadar Mazeret İzin Kağıdı ile birlikte Şikayet yazısının Ek’inde bulunmasıyla tüm kararları etkilemiştir.

Aynı gün sabahı, benim Okul müdürlüğünde bulunduğum esnada yazılan ve içeriği bakımından gerçek durumla çelişen bir tutanak.
Her bakımdan usulüne uygun yazılmamış bir tutanak.

Öğleye kadar izinli ve öğleden sonra Öğrencilerimin başında olduğum bilinmesine rağmen, tutanak tutturulup: “…saat 11:30 itibarıyla dersine gelmemiştir.” ifadesi ne anlam taşıyor acaba?
Bu “Tutanağı” Şikayet yazısının ek’ine niçin koyduğunu sorsalar, kendiside bilmez. Öyle bir müdür işte…

Müfettişin tespitinde: Öğleye kadar izinli, öğleden sonra öğrencilerle ilgilendiği için, herhangi bir işlem tayinine gerek yok anlamında bir ifade kullanması, benim söylediklerimi doğrulamıyor mu? “Çamur” bol olsun da, ne olursa olsun..?!

EK 28

EK 27 (21.09.2005) "Kişiye Özel"


EK 27 (21.09.2005 tarihli) 1/30 Oranında Aylıktan Kesim Cezasını bildiren müdürün “Kişiye Özel” yazısı tıkla

Hiçbir hukuki neden ve dayanağı olmadan bu ceza verilmiştir.
Savunmam istenmeden bu ceza verilmiştir.

Suç unsuru taşıyan herhangi bir Fiil hakkında Yasalarda: “Sanığın savunması alınmadan ceza verilemez.” hükmüne uyulmamıştır.

Yazıda, 13 Haziranda (3 ay öncesi), 29 Nisanda (6 ay öncesi) olaylardan bahsederek, tekerrür olarak düşünerek ve tevhiden ceza verilerek Danıştay kararlarına aykırı ceza verilmiştir.

Esasında, yazıda hangi, suç teşkil eden bir Fiil için ceza verildiği, açık ve net değildir.
Müfettiş, bunu anlayamadığından dolayı, raporunda:”…ikinci kez ceza verilemeyeceğinden dolayı herhangi bir işlem tayinine gerek olmadığı;” kanaatine varmış.

Böylelikle iddia düşmüş olmasına karşın, müdürün Şikayet yazısının Ek’inde bulunmasıyla Yer değiştirme kararnamesinin çıkmasını etkilemiştir.


EK 27

3 Ekim 2008 Cuma

5.Atamamı Etkileyen Belgeler



EK 27 (21 Eylül 2005 tarihinde yazılan ve 22Eylül 2005 tarihinde tebliğ edilen "Kişiye Özel" yazı
EK 28
(22 Eylül 2005 tarihinde düzenlenen "Tutanak"
EK 29 (22 Eylül 2005 tarihinde düzenlenen "İzin Raporu"
EK 30 (28 Eylül 2005 tarihinde yazılan "Şikayet yazısı"
EK 31 (03 Ekim 2005 tarihinde yazılan "Soruşturmacı istemli yazı"
EK 32 (11 Kasım 2005 tarihinde
1. Soruşturulması gereken İddiaların belirlenmesi.
2. Soruşturmacının belirlenmesi ve Onaylanması.
3. Valilik OLUR' unun alınması ve İnceleme_Soruşturmanın BAŞLAMASI.

1 Ekim 2008 Çarşamba

4.Müfettişin Teklifleri ile Sicil Notlarımın Karşılaştırılması




Tekliflerde dört iddia görünüyor.
Bu dört iddiadan üçünü zaten Müfettiş kendisi çıkarmış. Elde kalan Öğrencilerle ilgili olan birinci iddia. Yani matematiksel olarak şöyle ifade edelim: 4-3=1
Derslerine girmediğim öğrencilerin ifadelerinin alınmasıyla bu bir iddia da çıkarıldıktan sonra ne kalıyor???
4-3-1= 0 (Sıfır)
İnanılması zor ama ... Sıfır iddia ile,
1. Aylıktan kesim cezasının en-ağır olanı teklif ediliyor. Aynı zamanda, yaşıma, hastalıklarıma ve kıdemime hiç de uygun olmayan:
2.Görev yerimin değişririlmesi teklifi getiriliyor ve aynen UYGULANIYOR?!?!

Bu konuda diyeceklerim çoook......

Raporun Tahlil ve Münakaşa Bölümünde:

Hangi durumuma göre?
Yaşıma göre uygun bir okula mı?
Kıdem’ime (36) göre uygun bir okula mı?
Hastalıklarıma (İki By Pass ameliyatı v.s. ) göre uygun bir okula mı?
Eşimin hastalıklarına (Ağır Beyin kanaması v.s.) göre uygun bir okula mı?
Türkiye Cumhuriyeti’nin neresinde var böyle bir okul?
Bay müfettiş (ve ekibi), Soruşturma Teknikleri konusunda bilgisinin ve Türkçesinin yetişebildiği yere kadar “yazmış” fakat sonrasını hiç de düşünmemiş.
Müdürle ikisinin “cahil”liklerinden dolayı (birkaç bürokrat dahil) üç kusur senedir kendimi çalışma odama mahkum ettim. Öyleleri vardır ya, yüzüne sebepsiz tükürenlere: “Yarabbi şükür. Yağmur yağıyor.” derler. Benim böyle bir anlayışım olmadı ve olamazda….kişisel özellik…Ne yapabilirim? Böyle durumlara “boş ver” diyemiyorum işte. Bu yüzden savaş alanını terk etmeyi hiç de düşünmüyorum.
Müfettişler Soruşturmaların gidişatını “yukarıdan” gelen talep doğrultusunda istedikleri yöne çevirebiliyorlar. Yaptıkları işin Adaletle ilgisi olmayabiliyor. Bunun nedeni de Yasaların onları koruduklarını bilmeleridir. Yani kendileri sadece Teklif getirebiliyorlar, soruşturulanın Amiri ise Uygulayabiliyor.
Böylelikle, bütün sorumluluk Valilik Makamına yüklenmiş olmuyor mu?
Müfettiş “birilerinin” isteği doğrultusunda çalışıyorsa ve sonunda problem çıkmıyorsa….ondan iyisi yok…ama bu sefer, göründüğü gibi problem çıktı. Adaletli ve Soruşturma Tekniklerine uyulmadığı için problem çıktı….
Soruşturmaların birkaç püf noktası var….bu da onlardan en önemlisi. Diğerlerinden de yeri geldikçe bahsetmeyi düşünüyorum.











<<<>>>


Not: Sevgili Misafirlerim,
Resim formatında verdiğim bilgi ve belgelerin küçük olmaları sizi rahatsız etmesin.

İmleçi resimin üzerine getirerek el şekline dönüştüğünde tıkladiğinizda resim büyüyecek ve rahatlıkla inceleyip bilgi sahibi olabilirsiniz. Tabii ki yorumlarınızı da sabırsızlıkla bekliyorum.

Blog'umun kapısı herkese açık....bilinmesinde yarar var....Saygılar.

3. Takvim Eşliğinde Olayların Özeti




Takvim: Ağustos ve Eylül 2005

&1-- 22/09/2005 tarih öncesi gelişmelerle ilgili:

08/08/2005 tarihinde eşim yurt dışında ağır beyin kanaması geçirdi. 17 günlük yabancı doktorların müdahalesinden sonra 23/08/2005 tarihinde Ege Üniversite Hastanesine yatışı yapıldı. Bu esnada 15,22,23,24,26,29 ve 31 Ağustos tarihlerinde Ortalama yükseltme ve Sorumluluk sınavlarında verilen görevimi yeterince mazeretim olduğu halde tamamladım. Durumumu çoğu öğretmen arkadaşlarım, idareciler dahil biliyorlardı. 26 Ağustosta eşimin tedavisi evimize alındıktan sonra doktorların talimatları doğrultusunda gece gündüz demeden eşime hizmet vermek zorundaydım. Biz hayat mücadelesi verirken 06/09/2005 tarihinde Kurul toplantısına, haberim olmadığından dolayı ve eşimin ağır hastalık durumundan dolayı katılamadım. Saat 9-9:30 sularında okuldan (Bölüm şefi) telefonla:”Hocam Kurul toplantısı var…” dendiğinde, “Haberim yoktu. Hemen giyinip geliyorum” dedim. Normalde: “Eşim ağır Beyin kanaması geçirdi, kendi ihtiyaçlarını tek başına karşılayamıyor, onun için refakat etmek durumundayım, maalesef toplantıya gelemiyorum.” Cevabını verebilirdim. Mazeretimi öne sürmeyerek giyinip kuşandıktan sonra hemen okula gittim. Toplantı kısa sürdüğü için henüz bitmişti. Bölüm şefinden, okula geldiğimi ve mazeretimi idareye bildireceği sözünü aldıktan sonra hasta eşimin yanına döndüm.
Hiçbir kasıt ve suç unsuru olmayan bu olay büyütülerek, Okul Müdürünün bir hafta sonra 28.09.2005 tarihinde yazdığı Şikayet yazısında: …kendisine duyurulduğu halde 06/09/2005 günü saat 10.00 daki sene başı öğretmenler kurulu toplantısına yalnız …NM… gelmemiştir ve bir mazerette bildirmemiştir.” ibaresi
yer almasıyla bulaşıcı hastalık gibi tüm teklifleri ve daha sonraki alınan kararları etkilemiştir.
Şahsıma verilen sınav görevi gereği 23, 24, 26, 29 ve 31 Ağustos 2005 tarihlerinde sınav görevim olduğu günlerde Okulda görüştüğüm herkes acımı paylaştı. 06/09/2005 tarihinde toplantıya katılamamamın sebepleri İdareciler tarafından bilindiği halde 21/09/2005 tarihli “Kişiye Özel” (EK 27) yazıyla 1/30 Oranında Maaş Kesim Cezası veriliyor. Benzeri durumlarda Yasalarca:”Savunma alınmadan ceza verilemez” hükmüne uyulmamıştır. Yazının içeriğine bakıldığında, neye dayanarak bu cezanın verildiğini anlamak mümkün değildir.

&2-- 22/09/2005 tarihinde gelişmelerle ilgili:

Eğitim-öğretim yılı 12/09/2005 tarihinde açılmıştı. 21/09/2005 günü 22/09/2005 güne bağlayan gece ağır hasta eşime refakat ederek hiç uyumadım. 22/09/2005 Perşembe sabahı Okuldan (………….) telefonda:”Hocam bugün Atölye dersiniz var…” dendiğinde:”Çarşamba günleri benim dersim yok” der demez hatamı anladım (Perşembe günü olduğunu) ve hemen giyinip okula gittim. Öğrencilerin başında öğretmen olduğunu bildiğim için (öğrenci grubuna iki öğretmen bakıyorduk) Müdürlüğün önünde sıraya geçtim. Sıra bana geldiğinde eşimin durumunu ve sıkıntıdan günleri karıştırdığımı anlattıktan sonra, saatin 10 civarında olmasına rağmen yarım gün (öğleye kadar) mazeret izin dilekçesi (EK 29)doldurmam istendi. Mazeret izin dilekçem onaylandıktan sonra Atölyeme gidip mesai bitimine kadar öğrencilerimle ilgilendim.
Müdürlükte sırada beklerken elime, Okul Müdürü’nün yönetim aracı olarak çok sık kullandığı o meşhur “sarı zarf” lardan bir tanesi elime verildi. Atölyede zarfı açıp okuduğumda, 1/30 oranında maaş kesim cezası verildiğini, fakat niçin verildiğini anlamak mümkün değildi. Eğer 06/09/2006 tarihinde Kurul toplantısına katılamam neden gösterilse dahi (yazıda bu tarihten söz edilmiyor), savunmam alınmadan bu cezanın verilmesi Hukuka aykırı bir işlem sayılır (EK 27 (21/09/2006)). Zaten derdim başımdan aşmış haldeyken, birde Okul Müdürünü “memnun etmek” için itirazda bulunmadım ve 50 ytl civarında bu parayı muhasebeye giderek elden ödedim.

Çok sonradan (08/05/2007) öğrendiğime göre aynı gün Bölümde bazı yalakalara talimat verilerek hakkımda “Tutanak” (EK 28)düzenleniyor. 36 yıllık meslek hayatımda hakkımda düzenlenen ilk ve son tutanak, o da sahte. Hiçbir resmiyeti ve geçerliliği olmayan, olay hakkında yanlış bilgi içeren bir tutanak. Böyle olmasına rağmen tüm yazışmalarda ve kararlarda ön planda gösterilen bir tutanak?! İçeriğini yukarıda verilen bilgilerle karşılaştırıldığında ne kadar anlamsız olduğu ancak anlaşılabilir.

Durum böyle iken Okul Müdürü neden sinirlenerek o gün, hakkımda Şikayet Dilekçesi yazmaya karar veriyor? Bunun tek sebebi, geçmişe dayalıdır. “Büyük Müdür” imajını zedelediğimi düşündüğü ve benden intikam alma gayretini sürdürmek ve mümkünse sonuçlandırmak olduğu anlaşılıyor. Bir yere kadar muvaffak ta oldu. Halbuki aramızda hiçbir somut ve önemli fiziki vukuat olmamıştır.

Bir tarafta: 8 (sekiz) yıl süren bir “dava” ve Okulu “aşiret” yöntemleriyle yöneten, Çağdaş yönetim ilkelerinden haberi olmayan "cahil" ve beceriksiz" bir Okul Müdürü var.
Diğer tarafta:
1. İki ağır kalp ameliyatı geçirmiş, kalp v.s. hastası, ağır Beyin kanaması geçirmiş ve doktorların: “Tekrarlarsa ölebilir” dedikleri eşi olan, 36 yıl Eğitim sektöründe çalışmış ve Sicil notları: "Çok iyi dereceye sahip" bir öğretmen var.
2. Belge olarak: 22/09/2005 günü, yarım gün için onaylı bir Mazeret İzin Dilekçesi (EK 29)var.
3. İkinci belge:Resmiyeti olmayan, gereksiz ve yanlış tespitli bir "Tutanak" (EK 28) var.

Hiçbir kasıt ve suç unsuru olmayan bu olay büyütülerek, Okul Müdürünün 28/09/2005 tarihli Şikayet yazısında: “ 22/09/2005 günü dersi olduğu halde okula gelmemiştir ve atölye öğretmenleri rapor tutmuş…” deniyor. Bu temelinde yanlış ve doğruları aksettirmeyen ifade, tüm resmi belgelerde, raporlarda ve kararlarda yer almasıyla tüm teklifleri ve alınan kararları etkilemiştir. Bu ve buna benzer ifadeler, silsile yolunda hiçbir yetkilinin dikkatini çekmemesi inanılır gibi değil. Asıl kasıt burada var. Gerçekleri saptırmak da buna denir.

&3-- 28/09/2005 tarihinde yazılan Şikayet yazısı ile ilgili:

Geçen altı gün içinde yazı yazılıyor ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne (Soruşturma hizmetleri bölümü) gönderiliyor. Yazının içeriğine, altları kalemle çizilmiş ve önemli sayılan kısımlarına bakıldığında: (EK 30)

1. “Öğrencilerle ilgilenmemekte ve görevini de tam olarak yapmamaktadır. Hiçbir uyarıya bakmamakta ve mesai arkadaşlarıyla da konuşmamaktadır.” ibaresine:
Soruşturma Raporu: “Mesai arkadaşları ile konuşmadığı; İddiasının kesinlik kazanmadığı ve sübut bulmadığı; iddiaya ilişkin herhangi bir işlem tayinine gerek bulunmadığının”.

2. "…kendisine duyurulduğu halde 06/09/2005 günü saat 10.00 daki sene başı öğretmenler kurulu toplantısına yalnız …(NM)….. gelmemiştir ve bir mazerette bildirmemiştir.” ibaresine:
Soruşturma Raporu: “İddiaya ilişkin herhangi bir işlem tayinine gerek bulunmadığının;”

3.“22/09/2005 günü dersi olduğu halde okula gelmemiştir ve atölye öğretmenleri rapor tutmuş…” ibaresine:
Soruşturma Raporu: “…aynı tarihte yarım gün izinli sayıldığı; böylece görevine gelmediği yarım gün izinli sayıldığından dolayı, iddiaya ilişkin herhangi bir işlem tayinine gerek bulunmadığının; uygun olacağı.”

Şikayet yazısındaki iddiaları Müfettişin inceleme sonuçları ile karşılaştırıldığında Soruşturma açılmasına hiçbir neden kalmadığı ortadadır.

Buna rağmen Müfettiş, “Öğrencilerle ilgilenmediği” iddiasına ağırlık vererek, Öğretmen … “NM”… 16 yıl görev yaptığı okuldan başka bir okula “sürgün” edilmesi yönünde gayret göstermiştir. Anlam olarak geniş kapsamlı ve hiçbir belge ile desteklenmeyen, kanıtı olmayan, tamamen soyut bir iddia. İddia, suç unsuru olarak ortaya konması için teferruatlı inceleme yapılması ve belgelerle desteklenmesi gerekirdi.

Soruşturmanın en vahim tarafı, Müfettişin: raporda derslerine girdiğim Öğrencilerimin “olumlu” ifadelerine bilerek yer vermemesi ve derslerine hiç girmediğim Öğrencilerin “olumsuz” ifadelerinin alınmasını sağlaması ve raporda tümünün ifadelerine yer vermesidir.

&4-- 03/10/2005 tarihinde soruşturmacı istenmesi ile ilgili:

İlçe MEM çarkın dönmesini engelleyebilirdi amma yapmadı. Taraf olarak beni dinlemeyi tercih etselerdi çark ancak buraya kadar dönebilirdi, çünkü konular hakkında ilgilileri çok daha fazlası ile bilgilendirebilirdim. İl MEM’den yazı ile soruşturmacı istenmesi tercih edildi ve bugünlere kadar gelindi. 2. Sicil Amirliğim olan İlçe MEM Okul Müdürünün Şikayet yazısını incelenmeden, yazının ve eklerin içerdikleri verilerin ne kadar doğru olup olmadıklarının tespiti yapılmadan (“Aracı Kurum”) İl MEM’ ne gönderilmişler. (EK 31)

&5-- 11/11/2005 tarihinde İnceleme/Soruşturmanın başlatılması ile ilgili: (EK 32)

İl MEM Okul Müdürünün Şikayet yazısı üzerinde çalışma yaparak, sadece iddiaları belirleyip yazı ile Valilik Makamından soruşturmacı olarak …CK’nın Onaylanması isteniyor. Böylelikle, Valilik Makamının OLUR’u ile İnceleme-Soruşturma başlatılmış oldu.

Soruyorum: Valilik Makamı iddiaların durumu böyle olduğunu bilseydi, Soruşturma açılmasına izin verirmiydi?

Şikayet yazısının ek’inde sunulan belgelerin çokluğu ve içerdikleri verilerin 100 % doğru oldukları kabul edilerek OLUR teklifi yapılmıştır ve OLUR verilmiştir. Teferruatlı incelenmesi gereken belgeler 29 adettir. Bunların 18 i geçmiş döneme (28/02/2001-19/04/2002) ait (EK 1 den EK 18 dahil) ve 11 i son döneme (29/04/2005-22/09/2005) ait. (EK 19 dan EK 29 dahil)

Bu belgelerin tümü “Belgeler konuşuyor.blogspot.com” da sunulmuştur.
İbretlik bir “Dava” olduğunu ancak bu belgeleri inceleyenler görebilirler.Şikayet yazısının ek’inde sunulan belgeler (Ek: dosya25 sy.), benim “Belgeler Konuşuyor” adresli Blog’umda sunduğum belgelerin bir kısmından ibarettir.

Bu belgelerin şu ana kadar yeterince incelenmemeleri beni en çok üzen bir durum zaten.

25/11/2005 tarihinde Müfettişin huzuruna çağrıldığımda: “Bu konu, sadece bu sorularla (6 adet iddia) aydınlatılması mümkün olamaz. Daha kapsamlı olması gerek” dediğimde, Müfettişin cevabı:
” Ben bu altı soruyu sormakla yükümlüyüm, siz ise bunlara cevap vermekle yükümlüsünüz. Bunların dışına çıkmamız mümkün değil” dediğinde yelkenlerim suya düşmüştü. Umduğumu bulamadığımı anladım. Soruşturma Raporu elime geçtiğinde (08/05/2006) anlaşıldı ki, altı iddianın çok daha fazlasıyla dışına çıkarak, 2001-2005 yıllarını kapsayan tek taraflı sunulan belgeleri sadece “teşhir” ederek, 50 sayfalık Rapor hazırlamış bay Müfettiş?!
Şikayet yazısının Ek'inde sunulan belgelerin, ne içeriğine, ne de doğruluk payına bakılmamış.
Eğer Müfettiş gereken incelemeyi yapsaydı, "yukarıdan" verilen emir doğrultusunda teklif getirmesi mümkün olamazdı diye düşünüyorum...

2.Nelere isyan ediyorum???

İşte isyan ettiğim konuların bir kımı:
1. Basit bir “dava”nın bu kadar uzun sürmesine. (08.05.2001- 08.10.2008)
2. Yaptığım Teklifler doğrultusunda Milli Eğitim Bakanlığının kararsızlığına ve ilgisizliğine. (09.02.2007- 08.10.2008)
3. Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde sonuçlandırılabilecek bir “dava”nın sonuçlandırılmasına katkıda bulunmamasına.
4. Yapılan basit hatalar zincirine giderek daha da büyük hataların eklenmesine.
5. İl Milli Eğitim Müdürlüğü “dava” hakkında adaletli bir tutum ve davranış sergilemek yerine kendini müdafaa yolunu seçmesine.
6. İki Devlet memuru arasında oluşan husumeti, kendi bünyesinde çözümlenmesi mümkün iken, mecburen Yargıya devrederek Yargının zaten ağır olan yükünün ağırlaştırılmasına.
7. Bu süre içersinde hiçbir yetkilinin (İlçe, İl, Bakanlık bazında) talepte bulunduğum görüşmelere yanaşmamasına.
8. Devlet Memurları Sicil Yönetmeliğinin 16’ncı Maddesine göre doldurulan Sicil Raporlarımdaki notlarımın hiçbir aşamada dikkate nazara alınmamalarına. 657 Sayılı DMK’nun yok sayılmasına.
9. Soruşturmaları yürüten Müfettişlerin soruşturmaları usulüne uygun yürütmediklerinde hiçbir mesuliyet taşımamalarına.
10. Yazılı şikâyette bulunanların yazılarındaki veriler (iddialar) hakkında hiçbir mesuliyet taşımamalarına.
11. Dava ile ilgisi ve bilgisi olmayan tanıkların (özelikle öğrencilerin) ifadelerine başvuranların sorumluluk taşımamalarına.
12. Dava ile ilgisi ve bilgisi olmayan Tanıkların verdikleri ifadelerin doğrulukları hakkında sorumluluk taşımamalarına.
13. Konusu aynı olan iki Davanın, Mahkemenin birinde “…işlemin sebep ve konu bakımından hukuka uygun olmadığı gerekçesiyle kabul edilip idari işlem iptal edilirken, diğer Mahkeme: “…davacının iddialarına itibar gösterilmemiştir…” diyerek işlemin iptaline ret kararı verilmesine. (…devamı var…)
14. Yer Değiştirme Kararnamesinin Valilik Makamı tarafından değil, İl Milli Eğitim Müdürü tarafından değil Müdür yardımcısı tarafından imzalanmasına…
15. Müfettişlerin düzenledikleri raporlar ve teklifler hakkında doğruları yansıtmadıkları halde sorumluluk taşımamalarına.
16. İki memur (Müdür-Öğretmen)arasında oluşan husumetin nedenlerini ve gerçek durumun tespit edilmesine ve Kurum içinde çözümlenmesine İlçe,İl Müdürlükleri ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ilgi gösterilmemesine.
17. Haftalık Ders Dağılım Çizelgelerimde yer almayan Sınıf Öğrencilerinin ifadelerine başvurularak, “Öğrencilerle ilgilenmediği;” iddiasının sübuta ermesine.
18. Öğrencilerin derslerine giren Öğretmenlerin listesinde benim adım olmadığı halde, “Öğrencilerle ilgilenmediği;” iddiasının sübuta ermesine.
19. Müfettişlerin (3 tane) hakikatlerin ve doğruların yeryüzüne çıkmalarını engellemelerine.
20. Sıradan bir Öğretmen olarak, talepte bulunduğum İnceleme- Soruşturmanın sonucunu belirleyen Raporun “gizlilik” bahanesiyle Milli Eğitim Bakanlığı tarafından tarafıma verilmemesine.(Yürürlükte olan: “Bilgi Edinme Hakkı Kanunu’na rağmen ?!)

Not: İsyan nedenlerimi belgeler eşliğinde ileride dikkatinize sunmayı düşünüyürum.

1.İbretlik bir hikâye…

Bir zamanlar bir vezir birinden sürekli şikayette bulunuyormuş padişaha.Bir gün padişah:”Getirin şu “adam”ı birde ben dinleyeyim.”demiş.“Adam”ı dikkatle dinledikten sonra padişah:“Vezirin kellesi alınsın, “adam” da vezirim olsun.” emrini vermiş.(İbretlik hikaye…anlayana…)
Hikayenin yeni versiyonu:

Bir zamanlar bir Meslek Lisesinde iki Müdür vardı. Biri "önceki" Müdür (1990-2000), diğeri "sonraki" Müdür (2000-2005). Bu "sonraki" müdürün: bilgisi, becerisi, davranış ve tartışma kültürü yok, ama havası çok ve torpili var:))) Bu nedenle de,bugüne kadar koltuğunu koruyabilmiştir.
Yukarıdaki hikayede olduğu gibi.....şikayetlerinin sonu gelmeyen bir "müdür".
Padişahlık dönemi bitti diyenler, bence yanılıyorlar!!!
Hayatımızda birçok "sahte-Peygamber"ler olduğu gibi, "sahte-Padişah'lar da var. Hatta "sahte-Müdür" ler de var.
İşte onlardan bir tanesi:
>>> 2000 yılının son aylarında, şerefine düzenlenen ilk okul yemeğinde: Bizden yani öğretmenlerin oturdukları yemek masalarından enaz 20 m uzakta ve 3 m yükseklikte ailesiyle oturan bir müdür; (halbuki amaç kolektifle kaynaşmak idi ?!)
>>> İlk kurul toplantılarında, salona özellikle geç girerek, el kol işaretleriyle tüm katılımcıların ayağa kalkmalarını zorlayan (görmüyormusunuz...BEN geldim dercesine...), daha sonra "OTURUN!" diyen bir müdür;
>>> Öğretmenleri yakından tanıma gayretinde bulunmayan bir müdür;
>>> Öğretmenlerin sağlık sorunlarıyla ilgilenmeyen ve bu konuda her zaman şüpheci tavır takınan bir müdür;
>>> Öğretmenlerin ailevi ve özel problemlerine (düğün, cenaze, hastalık v.s.) ilgi ve anlayış göstermeyen bir müdür;
>>> Okulu "aşiret" yöntemleriyle yönetmeye çalışan bir müdür;
>>> Okulun başarısızlıkları başkalarının, başarıları ise kendine ait olduklarını sadece düşünen değil...tellallığını yapan bir müdür;
>>> Okulu, "Sarı Zarf" diye hitap ettiğimiz "Kişiye Özel" yazılarla yönetmeye çalışan bir müdür;
>>> Kendi ağızını, kulaklarını ve gözlerini kullanmayan, başkalarının söz konusu organlarını kullanan bir müdür;
>>> Neden böyle....? sorusuna: "Siz 200 de fazlasınız. Ben nerden bileyim kimin ne zaman ne yaptığını? Bana "getiriyorlar, ben de ita amiri olarak tedbir almak zorunda kalıyorum...Ben senden ne kız aldım ne sana kız verdim...senden ne isteyebilirim ki? Aslında ben kimseyle bozuşmak istemem. Arkadaşlarınızı ve dostlarınızı iyi seçin...benden bukadar" diyen bir müdür;
>>> Sorgulayan ve Hakkını arayan Öğretmenlere gözdağı vermek için özel anket soruları hazırlatıp ve uygulatıp sonuçlarını koz olarak kullanan bir müdür;
>>> Özel anket uygulatıp, Öğrencilerden Öğretmenleri hakkında bilgi toplayan ve bu bilgileri "gerektiği" yerlerde (Sicil Notlarını düzenlerken bile) kullanan bir müdür;
>>> Devletin Okuluna: “Benim Okulum” diyen bir müdür.
>>>Rehberlik görevini yapmayan bir müdür.
>>>Ders ziyaretlerini (tek-tük de olsa) amacına ve usulüne uygun yapmayan bir müdür.
>>>Kendi “suyundan” gitmeyen Öğretmenlere “pusu” kurup yok etmeye çalışan bir müdür.
>>>Öğretmen-Öğrenci-Veli ilişkilerinde çıkan problemlerin çözümünde, kendisini devre dışı bırakmayı tercih eden bir müdür.
>>>Okulda okutulan “Hidrolik-Pnömatik” dersinin amacı nedir?…sorusuna: “Otobüslerde: Pıııssstttt” diyen şey değil mi o ?” diyen bir müdür.
>>>Basit bahanelerle “Açılış” törenleri düzenleyip “Gösteriş” hastası bir müdür.
>>>Bayrak törenlerine katılıp konuşma yapmayı sevmeyen bir müdür.
>>>Her nevi görüşmelerde kendi hatıralarıyla dinleyicileri bıktıran bir müdür.
>>>Hiç kimsenin görüşlerine itibar göstermeyen, kendikilerini ön planda tutan bir müdür.
>>>Sokakta kalan gençleri hiç düşünmeden, sürekli Okulu küçültmeye çalışan bir müdür.
>>>Ziyaretine gelen Öğretmenleri, ayakta epey beklettikten sonra, hiç istifini bozmadan: “Ne var?” diye soran bir müdür.
>>>Bu ziyaretlerde, “Problem” getiren Öğretmenlerden nefret eden bir müdür.
>>>Bu ziyaretlerde konu ile ilgisi olmayan nasihatleriyle, ziyaretçileri pişmanlık derecesine getiren bir müdür.
>>>Bu ziyaretlerde karşı tarafın sözlerine kulaklarını tamamen kapatıp, ağzıyla çalışan bir müdür.
>>>Kendisine “dik” gelen, emeklilik yaşına gelmiş Öğretmenlere Emeklilik kapısını gösteren ve “zorlayan” bir müdür.
>>>Yazılarına hiçbir yönüyle itina ve özen göstermeyen bir müdür.
>>>Çeşitli hastalıklarla boğuşan Öğretmene: “Sağlığı ‘bozuk’” diyen bir müdür.
>>>Önünde “el pençe divan durmak” istemeyen Öğretmenlerin başka okullara tayinlerinin çıkarılması için çabalayan bir müdür.
>>>Çağdaş “Yönetim İlkeleri” ile yakından-uzaktan ilgisi olmayan bir müdür.
>>>Saymakla bitmeyen benzeri özelliklere sahip bir sahte-müdür.
>>>
>>>