5 Ekim 2008 Pazar

EK 30 (28.09.2005) Müdürün Yazılı Şikayeti


EK 30 (28.09.2005 tarihli) müdürün Şikayet dilekçesi tıkla

Yukarıda sözü geçen iki belge (EK 29- Mazeret izin kağıdı ve EK 28- Tutanak), 22.09.2005 tarihinde düzenlenmelerinden sonra, bir hafta sonra 29.09.2005 tarihinde yazılan Şikayet yazısında: “22/09/2005 günü dersi olduğu halde okula gelmemiştir ve atölye öğretmenleri rapor tutmuş…” ibaresinin yer alması çok tuhaf değil mi?

Aynı şekilde, 22.09.2005 sabahı, eşimin hastalık durumu hakkında kendisini bilgilendirmeme rağmen, bir hafta sonra yazdığı Şikayet yazısında: “…kendisine duyurulduğu halde 06/09/2005 günü saat 10.00 daki sene başı öğretmenler kurulu toplantısına yalnız …(NM)….. gelmemiştir ve bir mazerette bildirmemiştir.” İbaresinin yazılması yine tuhaf değil mi?

Üstelik, Müfettiş Raporunda, bu iki iddia hakkında: “….herhangi bir işlem tayinine gerek olmadığı;” tespitinden sonra her yeterince net değil mi? Bu yazıyı yazandan hiç mi hesap aranmayacak?

O zaman,bu iki iddia Şikayet yazısında olmasaydı ne olurdu? Soruşturma açılmazdı ve Kararname çıkmazdı. Çünkü, iddialar listesinde sadece bu iki iddia somut nitelikte olanlardır. Diğerleri tamamen soyut ve asılsız oldukları görünmektedir.

Yazının ilk paragrafında, 08.05.2001 yılına dönerek, kendi kalesine gol attığını hiç de düşünmemiş arkadaş. Bu yazı benim Dizi Pusulamda EK 3 ile belirtilmiştir:
Orijinal “Kişiye Özel” yazıdan alıntı:





Bu yazının şu özellikleri var:
1.Müdürle aramızdaki husumetin başlamasına neden olmuştur.
2.Başka bir Öğretmenin ders ziyaret sonucunu bildiren yazı bana verilmesi. (kendisinin ne yaptığını ve ne yazdığını bilmediği bir zamana rastlaması…?!)
3.Ne Sınıf(11-N), ne Ders( Meslek Teknolojisi), ne de konu (Vites kutusu) benimle ilgisi olmaması. Haftalık Ders Dağılım Çizelgemde söz konusu olan Sınıfın olmaması.

Yazı tarafıma tebliğ edildikten sonra defalarca odasına giderek yapılan hatanın düzeltilmesini istedim. Bu konuda ısrarımı yanlış anladı ve amansızca takibime başladı.
Üstelik hiç utanmadan Şikayetinde bu yazıdan bahsediyor?! Hem suçlu hem güçlü ?!

Senelerdir Öğrencilerin yazılı kağıtlarını değerlendirirken bazılarına sinirleniyordum. Neden bu öğrenciler 11. sınıfa kadar gelmişler, hala Türkçeyi (ana dili) öğrenmemişler diye. Biri yüz’e böl dediğimde: Bir yüz’e nasıl bölünür hocam, bir yüz’den daha küçük değil mi? Cevabını veren öğrenciye boşuna sinirlendiğimi hasmım Okulumuzda göreve başladıktan sonra anladım.
Eğer bir müdür bu ve benzeri resmi yazılar yazıyorsa ve yetkililer bunları görmemezlikten geliyorlarsa, vay Milli Eğitimin haline !!! (Ayrıntılar başka zamana ve yere kalsın…)

İlk Kurul toplantıların birinde:”Benim ne yapabileceğimi siz tahmin bile edemezsiniz” demişti. Benim gibi birçok kişinin canları yananlar bu sözlerin ne anlam taşıdığını geç de olsa anladık. Fakat:“Adalet topaldır, ağır,ağır yürür, ama er veya geç hedefe ulaşır” demişler ya.
Ben de onu beklemeye devam ediyorum. Sadece beklemiyorum. Elimden geldiği kadar tecelli etmesi için işbu açıklamalarımla ilgililere yardımcı olmaya çalışıyorum.

<Suskunluğum asaletimdendir.
Her lafa verecek bir cevabım var elbet
Lakin bir lâfa bakarım laf mı diye,
Bir de söyleyene bakarım adam mı diye>>

Hiç yorum yok: